Darkthrone

Darkthrone

Darkthrone: Norveç’in Kara Ruhlu İkonu

Norveçli ekstrem metal grubu Darkthrone, black metalin en önemli figürlerinden biri olarak kabul edilir. Grup, kariyerine death metal ile başlamış; ancak 1990’ların başında black metal sahnesine geçiş yaparak türün en etkili ve tartışmalı albümlerinden bazılarını üretmiştir. Fenriz (Gylve Nagell) ve Nocturno Culto (Ted Skjellum) ikilisinin liderliğindeki Darkthrone, müzikal sadeliği, isyankâr duruşu ve “yeraltı” kültürüne olan sadakatiyle dikkat çeker.

Başlangıç ve Death Metal Dönemi

1986 yılında Oslo’da kurulan grup, ilk başlarda death metal tarzında müzik yapmaktaydı. Kuruluş kadrosunda Gylve Fenriz Nagell, Anders Risberget, Ivar Enger (Zephyrous) ve Dag Nilsen yer alıyordu. O dönemler grup, Slayer, Celtic Frost ve Kreator gibi grupların etkisiyle daha çok thrash/death çizgisinde müzik üretmekteydi. Bu dönemin ürünü olan “Soulside Journey” (1991), teknik ve atmosferik yapısıyla klasik bir İsveç death metal albümünü andırır. Ancak bu albüm, Darkthrone’un daha büyük bir evrim sürecine girdiğinin de işaretiydi.

Black Metal’e Geçiş ve Kült Dönemi

1990’ların başında, Norveç’te ikinci dalga black metal sahnesi yükselmekteydi. Mayhem, Burzum ve Emperor gibi grupların öncülüğünde şekillenen bu akım, satanizm, paganizm ve anti-Hristiyan temaları ile dikkat çekmekteydi. Darkthrone, bu sahnenin en önemli aktörlerinden biri hâline geldi.

1992’de yayımlanan “A Blaze in the Northern Sky”, grubun black metal kimliğine geçişini resmileştiren albüm oldu. Soğuk prodüksiyon, uğursuz riff’ler ve cehennemi atmosfer, albümü anında bir klasik hâline getirdi. Fenriz, bu albüm için şöyle der: “Soulside Journey bir mezarlıktıysa, A Blaze in the Northern Sky o mezarlıktan çıkan lanetli ruhların sesiydi.”

Darkthrone’un ardından çıkardığı “Under a Funeral Moon” (1993) ve “Transilvanian Hunger” (1994) albümleri, black metal tarihine altın harflerle kazınmıştır. “Transilvanian Hunger” özellikle minimal yapısı, hipnotik gitar riff’leri ve lo-fi prodüksiyonu ile türün manifestosu gibidir. “True Norwegian Black Metal” ibaresi de bu albümle simgeleşmiştir. Ancak albüm, o dönem Burzum’dan Varg Vikernes’in bazı sözleri yazması nedeniyle tartışma da yaratmıştır.

Darkthrone + Under a Funeral Moon + Album
Under a Funeral Moon

Sadakat ve İzolasyon

Darkthrone, diğer Norveçli gruplardan farklı olarak black metalin şöhretleşmesinden daima uzak durmuştur. Sahne almamış, turnelere çıkmamış ve röportajlara oldukça sınırlı şekilde katılmışlardır. Bu bilinçli izolasyon, onların yeraltı kültüründeki saygınlıklarını daha da artırmıştır. Fenriz’in dediği gibi: “Darkthrone bir müzik grubu değil, bir direniş hareketidir.”

Grup, 1995 sonrası black metal sınırlarını esnetmeye başladı. “Panzerfaust” (1995) ile Celtic Frost etkisini öne çıkaran grup, sonraki yıllarda crust punk, doom ve heavy metal gibi türleri müziklerine entegre etti. “Total Death” (1996) ve “Ravishing Grimness” (1999) gibi albümler, grubun deneyselliğe açık olduğunu gösterdi. Ancak bu değişim, sadık hayranları tarafından genellikle olumlu karşılandı.

Yeni Milenyumda Kendi Yolunda

2000’li yıllarda Darkthrone, black metalin ötesine geçen bir yaklaşım sergiledi. Özellikle “The Cult Is Alive” (2006) ile başlayan dönem, crust punk, NWOBHM (New Wave of British Heavy Metal) ve speed metal gibi etkilerle harmanlandı. Fenriz’in punk’a olan ilgisi, bu albümlerde açıkça hissediliyordu. “We’re not black metal, we’re DARKTHRONE” (Biz black metal değiliz, biz Darkthrone’uz) sözü bu dönemin mottosu hâline geldi.

“F.O.A.D.” (2007), “Dark Thrones and Black Flags” (2008) ve “Circle the Wagons” (2010) gibi albümler, heavy metal nostaljisini modern bir dille yorumladı. Her albümde old-school metal’e göndermeler, samimi prodüksiyonlar ve Fenriz’in eklektik müzik zevki öne çıkıyordu.

Son Dönem Albümleri ve Miras

Darkthrone, 2010’ların ortasından itibaren doom ve epik heavy metal unsurlarını daha fazla ön plana çıkardı. “The Underground Resistance” (2013), “Arctic Thunder” (2016) ve özellikle “Eternal Hails……” (2021) albümleri, Candlemass ve Trouble gibi doom metal öncülerinden ilham alıyordu. Fenriz, bu dönemde “uzun şarkılarla atmosfer yaratmak” fikrini benimsedi.

2022 çıkışlı “Astral Fortress”, atmosferik doom öğeleriyle klasik Darkthrone dokusunu bir araya getirerek oldukça olumlu eleştiriler aldı. Grup artık black metalin ötesine geçmiş; ama özünü hiçbir zaman terk etmemişti.

Fenriz ve Nocturno Culto: Karakterler ve Duruş

Darkthrone’un iki sabit üyesi, Gylve “Fenriz” Nagell ve Ted “Nocturno Culto” Skjellum’dur. Fenriz, hem müzikal dehası hem de müzik yazarlığı, underground kültüre olan bağlılığı ve plak koleksiyonculuğuyla tanınır. Hatta 2016’da Norveç’te bir belediye seçiminde, istemeden de olsa aday gösterilmiş ve kazanmıştır. Elbette görevi kabul etmemiştir.

Nocturno Culto ise daha içe kapanık, daha az konuşan ama gitar tonları ve vokaliyle grubun karanlık tarafını temsil eden bir figürdür. Bu ikili, Darkthrone’un her dönemini birlikte yürütmüş; hiçbir zaman ticari başarının peşinden koşmamıştır.

Darkthrone’un Mirası

Darkthrone, yalnızca black metal için değil, ekstrem metalin tamamı için çok önemli bir figürdür. Türlerin ötesine geçen müziği, tavizsiz duruşu ve yeraltı kültürüne olan bağlılığı sayesinde her zaman saygı görmüştür. Onlar için “Darkthrone bir grup değil, bir tutumdur” demek yanlış olmaz.

Darkthrone’un etkilediği gruplar arasında Watain, Mgła, Taake, Leviathan, Aura Noir ve hatta bazı doom ve crust punk grupları da yer alır. Ayrıca, lo-fi prodüksiyon estetiği ve kasıtlı sadelik anlayışı, bugün birçok yeni nesil black metal grubuna ilham vermektedir.

0 0 votes
Article Rating
Subscribe
Bildir
guest
0 Yorum
Eskiler
En Yeniler Beğenilenler
Inline Feedbacks
View all comments
Scroll to Top
0
Düşüncelerinizi duymak isterim, lütfen yorum yapın.x